“I am not in danger Skyler, I am the danger!”
Bir adam düşünün, kendisi sıradan bir lisede kimya öğretmeni fakat yaptığı işe göre fazla bilgili birisi. Yıllar önce bir arkadaşıyla açtığı ve sonradan nakit paraya ihtiyacı olduğu için hisselerini sattığı şirket milyon dolarlar değerindeyken kendisi lisede ders anlatıyor. Kim mi? Walter White. Bu adamın adını ya biliyorsunuz, ya bir yerlerde gördünüz ya da duydunuz. Belki de şu adıyla tanırsınız: Heisenberg !
Evet, bu dizi bir efsane. Bu incelemeyi yaparken bile izlediğim her bölüm gözümün önünde canlanıyor. Lisede öğretmenlik yaparken bir gün kanser olduğunu öğreniyor Walter White. Engelli bir oğlu ve pek hoş olmayan bir karısı var, Skyler. Hoş olmayan dedim çünkü nasıl tanımlasam bilemedim. Bir dizi izlerken her bölüm nefret ettiğiniz, tiksindiğiniz bir karakter oldu mu hiç? Benim oldu, evet bu kişi Skyler. Walter White gibi büyük bir adamın karısı olmayı hak etmiyor bence, neyse izlerseniz anlarsınız zaten fazla değinmek istemiyorum o kısma. Kanser olduğunu öğrendiğinde ailesine para bırakmak istiyor fakat nasıl yapacağını bilemiyor. Kısa yoldan para kazanmak hepimizin hayali değil midir zaten? Eski öğrencilerinden birine rastlıyor, Jesse Pinkman. Bu çocuk resmen bir efsane. Breaking Bad dizisini izlerseniz veya izlediyseniz Jesse Pinkman karakterini çok seveceksiniz, bunun garantisini verebilirim. Kendisi bir uyuşturucu satıcısı. Walter White, Jesse ile anlaşıp meth üretmeye ve satmaya başlıyor. Üretme kısmı bir kaç sıkıntıdan sonra hallediliyor fakat satma kısmında baya sorun çektiklerini söyleyebilirim. Başlarına gelen bir sürü bela, akıl almaz olaylar..
Breaking Bad dizisi tamı tamına 5 sezon sürdü. Bu 5 sezon boyunca 50’li yaşlarda bir adamın, bir nevi ezik bir tipten, ülkenin hatta bir sürü ülkenin uyuşturucu dağıtımının başında olan, milyon dolarlar kazanan ve bir efsane olan nam-ı değer Heisenberg’e dönüşmesini izliyorsunuz. Tabi aynı zamanda kanserle mücadele ediyor bu karakterimiz. Her şey bir yana, bütün bu suç olaylarını, uyuşturucu üretimini ve satışını yaparken, kayın biraderi Hank ile arkadaşlığını sürdürerek ve bütün bunları ondan gizleyerek yapıyor. Bu neden mi tuhaf? Çünkü Hank bir DEA ajanı, yani uyuşturucuyla mücadele biriminde çalışan bir ajan. Kaldı ki Hank, yıllarca Heisenberg’ün kim olduğunu arıyor ve onu yakalamaya çalışıyor. Halbuki en başından beri yanında bulunan lise öğretmeni Walter White, aslında Heisenberg. Breaking Bad her açıdan mükemmel bir dizi. İnsanların karakter değişimlerinin nasıl olduğunu adım adım yavaş yavaş gösteriyor bize. İlk bölümde ki Walter White ile son bölümdeki Walter White’ı karşılaştırdığınızda, birbiri ile alakasız iki farklı insan görüyorsunuz.
Breaking Bad dizisi hakkında size söylemek istediğim 2 tane akılda kalan şey var. Birincisi çoğu kişinin ağzında dolanan “say my name” sahnesi. Bu sahneyi anlatıp da tadını kaçırmak istemem fakat izlemenizi tavsiye ederim. İkincisi Jesse’nin “yo” kelimesi. Söylediği çoğu cümlenin sonuna “yo” koyuyor, bir nevi sesleniş tarzı onun için. Ve bu karaktere o kadar çok yakışıyor ki dizi bittikten sonra resmen özlüyorsunuz bütün bunları.
Breaking Bad incelememin sonuna gelirken son bir şey daha söylemek istiyorum. İstanbul’da oturuyorsanız, Kadıköy’de Walter’s Coffee var. Breaking Bad temalı bir kafe. Kimyasal korunma kıyafetleri giyip fotoğraf falan çektirebiliyorsunuz çok hoş bir yer gitmenizi öneririm. Ve tabi ki söylemeden edemeyeceğim, eğer ki aranızda hala Breaking Bad izlemeyenleriniz var ise, lütfen arkadaşlar, geç olsun güç olmasın..
0 yorum